domingo, 30 de octubre de 2016

Tiyatro Yazıları 1: Saadet Hanım


Oyunda öne çıkan iki şey var. Biri dekor, biri de Saadet Hanım. Doğrusu diğer oyuncular Nilgün Kasapbaşoğlu yanında oldukça zayıf kalıyorlar. Öte yandan oynarken çok da eğlendikleri belli oluyor. Bu enerji seyirciyi oyunun içine dahil ediyor açıkçası.
Dekor bazı oyunlarda çok göz ardı edilir. 3 tane küçük boru bize hapishane izlenimi verir, bir stetoskop ve sus işareti yapan tablo bize hastaneyi anımsatır. Ancak bu oyunda gerçekten bir banka şubesine giriyorsunuz. Özellikle numaramatiğin, hem de oyun içinde doğru şekilde  çalışması beni şaşırttı. Açıkçası bu detaylarla bir oyunda yönetmenin izini ilk kez bu kadar fazla görmüş oldum.
Oyunla ilgili bir diğer ilgi çekici şey de, seyirci kısmının sahneye dahil edilmesinin yoğun kullanımı. (Bunun teknik bir ismi olmalı)Tiyatro tabii ki, sinema gibi değil, gerçeklikle karşı karşıya kaldığımızı zannettiğimiz bir oyun. Bu oyuncular oyun bitince başka biri olurlar, bunu biliriz. Lakin o anda gerçek insanlar oldukları için olaya daha çok dahil oluruz. Bir de böyle sahne dışına taşınca ve bunu başarılı şekilde yapınca çok daha etkileyicidir. Ama en nihayetinde bir oyundur.
Mesaj tiyatronun vazgeçilmez bir kaygısıdır. Bu mesaj bazen gizli, bazen üst perdeden, bazen de ayan beyan iletilir izleyiciye. Ancak bütün bu mesaj mevzuu bazen izleyiciyi rahatsız eder. Bence önemli olan herkesin bildiği bir mesajı bile en güzel şekilde verebilmektir. Oyunun sonunda başrolün seyirciye doğrudan konuşması aslında çok klasik bir mesaj verme yöntemidir. İzleyici bu klasik durumlarda kendini kapatır ve bitse de gitsek diyebilir. Ancak Nilgün Hanım bu klasiklikten bir başarı çıkardı ve bamtelimize dokundu. Böylece oyun bir komedi-aksiyonluktan çıkıp hepimizi ama hepimizi doğrudan ilgilendiren “kavga” sorununa değindi.
İçeriğin güncelliği açısından senaristi başarılı buldum. Herkesi ilgilendiren ama bu şekilde tartışılmayan, ötekileştirme mücadelesini tatlı bir dille anlatmış. Hem de hepimizin mütemadiyen uğradığı bir banka şubesi üzerinden. Ayrıca ana hikaye üzerine güzelce inşa ettiği, annenin kızlık soyadının bilmem kaçıncı harfi gibi,  mini hikayelerle de akışı sıkıcılıktan uzaklaştırmış. Mantık hatalarını da minimize etmiş.

Ayrıca bu oyun ile biraz kendimi geliştirmeye motive de buluyorum. Mesela :
- Seyirci arasından oyuna dahil olma türü nedir?
- Kim hangi niyetle ortaya çıkarmıştır?
- Mevcut oyunlardan kaç tanesinin yazarı yerlidir?
- Son 2 – 3 yılda yazılan oyunların konuları nelerdir?

Bir de 0 ile 10 skalasında puanlama yapalım:
Oyunculuk : 5
Yönetmen : 8
Senaryo : 9
Dekor : 10
Ortalama : 8.0

Ve son olarak eğitimde bir sorun var ama neden çözemiyoruz ki Saadet Hocam? Acaba doğru soruları mı sormadık? Bazen bir öğretmen kendi çocuğuna bile tesir edemiyor değil mi?