domingo, 10 de julio de 2011

Av Mevsimi


Son zamanlarda Türk filmleri sayısı oldukça arttı. Yakın geçmişteki tıkanmadan sonra böyle bir artışı gözden kaçırmak mümkün değil. Zaten bu tıkanmanın nedeni de gerçekten kötü yapımlardı. Gerçi bu noktada genel bir zaafımızdan söz etmek gerekir; "Biz yaptık bu saflar anlamıyorlar" zaafından söz ediyoruz. Bu yaklaşım ilim adamının kibrini, esnafın iş bilmezliğini, satışları düşen şirketlerin basiretsizliğini de anlayanlara işaret eden yaklaşımdır. Konuyu çok dağıtmadan Av Mevsimi filmine dönecek olursak, bu yeni dönemdeki yapımların çokluğu arasında eskisi gibi umutsuzca Türk filmlerinden uzaklaşma düşüncesi, yerini acaba güzel bir filme rast gelir miyim fikrine bıraktı. Bu yazının gayesi de rast gelme ihtimalini arttırmak ve iyi film izlemek isteyenlere rehberlik edebilmek.

Film aslında Türk filmlerinin oldukça başarısız olduğu polisiye alanında çekilmiş. Bu da ayrı bir iddialılık göstergesi. Amerikan filmlerini olduğu gibi alınca çok komik oluyordu, bu filmde bu yaklaşımdan kaçıldığı görülüyor. Ama tabi bütün bütün de kaçılmamış Amerikan tarzından bir kompozisyon yapılmış. Böylece filmi izleyenler daha çok ciddiye alacaktır.

Oyunculuk üzerine konuşmak gerekirse, tabi ki Şener Şen demek gerekir. Filmin lokomotifi denilse daha fazla ifadeye ihtiyaç kalmaz. Cem Yılmaz'da, Organize İşler filmindeki performansını bu sefer daha uzun soluklu bir rol ile göstermiş. Filmin geri kalan kadrosunda da özellikle rahatsız edici yada eksik bir oyunculuk yok denilebilir.


Senaryo'da oldukça iyi acaba şimdi ne olacak dedirtiyor. Ayrıca ana hikayenin yanında ki yan hikayeler de şayan-ı takdir. Görüntü, yönetmenlik, sahneler de en azından olması gerektiği gibiydi gerçekten de. Bir sorgu sahnesinde izleyenler kendini gerçekten de bir sorgu da hayal edebilir, filmin genelinde izleyici kendini filme kaptırabilir diyebiliriz.

Bu filmi ön plana çıkaracak mevzu ise, kadın oyuncuların azlığı. Bu ilaveten müstehcenlik de filmde yok gibi. Böylece bir film hem iyi, hem de ucuz yöntemler kullanılmadan çekilebilir kanaati ispatlanmış oluyor. Filmde bu menfi anlamdaki tek sahne ise sosyal açıdan insanlara ders verebilecek nitelikte. Çok sert bir adamın bir kaç sözle erimesi, duygusallaşması, kendince olaya anlam katması buna mukabil muhatabının davranışlarındaki tutarsızlık meselesi işlenmiş bu sahne ve bu sahne ile ilişkili sonraki sahnelerde.

Çatışma sahneleri de daha iyi olabilirdi tabi ki. Yine de çok da göze batacak hatalar olduğunu söyleyemeyiz.

Netice itibariyle, iyi bir Türk filmi izlemek isterim diyene önerilebilecek bir film olacağı düşüncesiyle bu film yazısı vakit ayrılıp yazıldı. İnşallah bu yazıdan referansla izleyenler de aynı kanaatte olurlar yada şöyle demek gerekir, umarız yanlış rehberlik olmamıştır.