viernes, 8 de julio de 2011

Yargılama Sevdası

Ne kadar da çok severiz yargılamalar yapmayı, ne kadar da çok severiz kötüyü, kusurluyu, eksiği bulmayı. Peki neden severiz? Ne olur biz bu kusurları bulunca?

İnsanın doğal halinden kaynaklı huyları onun için iki fonksiyonlu makine gibidir. Mesela bir dozer ele alınırsa, onu hem binaları yıkmak için, hem de yollar açmak için kullanabiliriz. Canın hangisini yapmak istiyorsa onu yap denilse bir insana, büyük olasılıkla yıkmayı seçer, zira o zahmetsizdir ve hatta eğlenceli gözükebilir. Ama neticede geri gelmeyecek şekilde bina ortadan kalkmıştı. Bu metafora fazla takılmadan, yargılama, hırs, kin gibi duyguların doğru kontrol edildiğinde aslında çok da faydalı davranışlar olabileceğini söylemek gerekir.

İnsan herhalde yargılama yeteneğine bunu kendi üzerine yönlendirmek amacıyla sahip. Muhasebe de denilebilir buna. Sürekli halde kendi tavırlarını kendi nezdinde mahkemeye çıkarması elbette ki davranışlarında pozitif gelişim göstermesini sağlayacaktır. Bazen acımasız bile olmalı hatta. Ayrıca sonunda mahkemeye çıkma hissi, günümüzde popüler bir söylem olan "Önleyici Rehberlik" ifadesinin manası olan; bir hastalığın öncelikle vücuda girmesine engel olmak yada sınav sürecine giren öğrencinin potansiyel stres sorunlarını önceden engellemek gibi faydalı olacaktır. Trafik ışıklarına EDS konulduğundan beri, kırmızı ışıklarda geçme oranın çok çok azaldığını biliyoruz. Kendi EDS'sini geliştirmiş ve her kavşağına yerleştirmiş insan, ileri düzeyde karaktere sahip insan olma potansiyelinde ciddi adımlar atmış olsa gerek.

Başkalarını yargılayarak kendini temize çıkarma çabası olsa olsa karakter zafiyeti olabilir. Buna kendini başkaları üzerinden tanımlama acizliğine düşme de diyebiliriz. Bu tür insanların hayatlarında ve hülyalarında hep bir karşı taraf vardır. Bazen bir kişi, bazen de bir kitle olabilir bu karşı taraf. Bir şeyleri, bir kesmi, bir insanı ötekileştirip kendi güvenli alanını oluşturma kaygısı, oluşturmaya çalıştığı alanın aslında zayıf temeller üzerine kurulmasından ötürü endişelidir.

Her an dilimizin bir adım gerisinde, düşüncelerimizin arasında kendine yer bulmaya çalışan bu yargılama duygusundan kurtulmayı ilke edinmek ve ona başvurmamayı karakter haline getirmek için çaba harcamak, sağlam karakter sahibi olmak isteyenler için, bir zorunluluk gibi gözüküyor.