sábado, 28 de marzo de 2015

Zürih


Zürih gerçekten güzel bir şehirdi. Göl etrafına gayet düzenli kurulmuş. Parkları klasik ama tuvaletler oldukça temiz ve modern. Helsinki kıvamında ama daha güzel diyebilirim.  En belirgin özelliği oldukça pahalı olması. Euro ile Frank aynı fiyatmış hemen hemen. Kıyafet sadece ucuz gördüğüm kadarıyla. Hatta vaktim olsa mont alacaktım. C&A da güzel bi mont 30 Franktı. Şehirdeki yokuşlar Emirgan'ı anımsatıyırdu. Her biri diğerinden farklı ama ayrı bir şık müstakil evler ve önlerinden geçen yollar kıvrılarak şehir merkezine akıyor. Yani çok büyük olmayan ama çok şık estetik her yerde. Mesela dükkanlarda da özgünlük ve şıklık bir arada. Eğer biri dükkan açacaksa gelip buraları gezmeli. En azından kötü bir kopyası bile güzel bir dükkan olacaktır.
Şehre erişim dağlardan oluyor. İnanılmaz uzun tünellerden geçerek eriştiğimiz şehrin dağlar arasında olduğunu anlamak zor. Gayet güzel geniş otobandan varılıyor.
Şehrin etrafındaki ormanlarındaki kar manzarası da şehrin dekorasyonu gibi adeta. Vaktimiz olmadığı için göremedik ama eminim gece manzaraları da çok hoştur.
Gölde balık tutan çocuk, tuttuğu devasa balıkla bizi şaşırttı ama galiba o sıcak ve sevimli tutumu çok daha şaşırtıcı ve sevimli.


Şehrin en merkezi caddesi Bahnhofstrasse. Bu cadde de göle doğru iniyor. Etrafındaki irili ufaklı sokaklarda da  bazen şık bir çikolatacı, bazen modern mutfak malzemeleri satan bir dükkan, bazen de evvelden sadece ismini duyduğumuz bir sosyetik ve önemli markalara ait dükkanları gördük.
İsviçre 26 kantonda oluşan ve ortalama her 3 ayda bir referandum olan bir ülke. Geçmişte birbirleriyle yaptıkları savaşlar şimdi günümüze müthiş bir uzlaşma kültürü getirmiş. Bu referandumlarda bazen kantona ait bazen de tüm konfederasyona ait çeşitli mevzular halka sunuluyor. Kritik meseleler bile halkın onayına muhtaç.
Her kantonda farklı dil ve farklı eğitim sistemi var. Buna mukabil büyük bir karmaşa olmadığı gibi eğitim her yaşta mümkün olmasıyla hayatı kolay ve yaşanabilir hale getiriyor.
Zürih Almancanın konuşulduğu, almanca tabelalar olan bir şehir ama aynı zamanda farklı dilleri duyabileceğiniz kozmopolit bir şehir. Bazen İngilizce, bazen Fransızca, bazen İtalyanca ve bazen de Türkçe...

Yol üzerinde Basel şehri

Göl kenarından panorama

Estetiğin ön planda olduğu dükkanlar

Prada gibi mağazalar bizdeki LCW sıklığında.

Bahnhofstrasse

Fifa da Zürih'te yer alıyor

Otoban arasındaki bisiklet parkuru. Gerçi bizde de benerleri olmaya başladı. 

Alışveriş merkezindeki markette bariyer olmaması dikkat çekici. Her yerden giriş çıkış yapmak mümkün
Artık bir gelenek...

Dağ altı otobana girerken

domingo, 22 de febrero de 2015

Paris


Paris'e Strasbourg'dan gitmenin en makul yolu tren. Hem hızlı hem nispeten uygun. Ancak kalabalık gruplarda araba ile daha uygun oluyor. Zira otoban çok pahalı ve yol boyunca farklı şirketlere ihale edildiğinden farklı ücretlendirmeler oluyor. 
Paris, nam-ı değer Paris diyip bütün dünyadaki şehirlerin kıyaslandığı şehir. İşte bu ön beklenti ile Paris'e kimse gitmemeli. Öyle olunca bir masal gibi bir şehir beklentisi sukut-u hayale neden olabilir. Aslında Paris'in, Petersburg'dan, Barcelona'dan, Madrid'den ne kadar büyük bir farkı var? Ben bu sorunun cevabını bulamadım...
Paris'te olmazsa olmaz görülmesi gereken 4 mekan var. Bunlar;
- Notre Dame kilisesi
- Eyfel kulesi
- Sacre Cour kilisesi
- Louvre müzesi


Notre Dame Kilisesi ve çevresi

Notre Dame'da dilek/dua kutusu
Notre Dame ve Soğuk bir gün de ben

Bu mekanlarla ilgili internette oldukça geniş bilgiler mümkün. Ben kısa cümleler ile ifade edecek olursam; Eyfel'i görmek farz çıkmak ise vacip. Zira, bu dünya genelinde kabul görmüş Paris gezisi paradigmasının kati kuralıdır. Kışın hem de çok soğuk bir günde gitmenin avantajı ile vacip vazifemizi de yerine getirme şansımız oldu. Yoksa sezonunda burada gün boyu sıra beklemek gerekebiliyor. Eyfel'in üç balkonundan ikisine çıkmaya müsade ediyorlar kışın. Bu da iyi yoksa en üst balkon açık olsa ona çıkmak için de kendimizi zorunlu hissedecek ve iki katı para verecektik. Bir de Eyfel'i gece de görmek iyi olacaktır.


Böyle bir pozu eminim hemen herkes vermiştir

Yol, nehir, meydan ve kule

2. balkondan bir görünüş 







Özellikle biraz uzaktan ve gece görmek çok önemli

Bi boğaz köprüsü değil tabii...


Büyük katedraller konu uzmanı olmayan benim gibi insanlar için hep aynı. Buna ek 
olarak Sacre Cour kilisesine Fransızca telefuzundan ötürü "Saklı Köy" ismini takmak da çok yaygın bir espri.


Sacre Cour'ün içerden bir görüntüsü

Bir de dışarıdan görüntüsü
Mekan tepede konumlanmakta ve kış olduğu için oldukça boş bir anı görülmekte


Bu genel mekanların yanı sıra 2.Abdülhamid'in ve Atatürk'ün de katkılarıınn olduğu Paris Büyük Cami isimli  müdeccen(Endülüs mimarisi)'e uygun yapılan camiyi ziyaret etmek de bizim adımıza güzeldi. Güzel bir kafeteryası ve sanki yerde su varmış gibi avlusu çok güzel olsa da, caminin iç kısmınındaki temizlik problemi moral bozucu.


Avluda bir panorama
Sanki yerde su varmış gibi 

Bunların dışında aklımızda kalan dikkat çekici miktarda Türk restoranları ve bazı diğer dükkanlar, ki bazen tamamen Türkçe tabelalar da mevcut.


Türkçe ve Fransızca yazılar bir arada



Paris = Trafik

Yolculuk sırasında kar yağışı güzel manzaralar görmemizi de sağladı

Fransa'nın önemli gelir kaynaklarından biri tarım. Resimde modern bir sulama cihazı görülmekte



lunes, 9 de febrero de 2015

Mulhouse - Strasburg



Avrupa'da ülkeler arası geçişlerin, bizdeki iller arası geçiş kadar kolay olmasına adapte olmak zor. Ama ilginç bir hava alanı var ki, ismi Basel-Mulhause-Freiburg yani İsviçre-Fransa-Almanya şehirlerine hizmet veren bir hava alanı. Pasaport kontrolünde isterseniz İsviçreyi isterseniz Fransayı tercih edebiliyorsunuz ama sonuçta aynı salona çıkıp valizinizi alıyorsunuz. Bundan sonra da artık 10-30km aralığındaki bu 3 şehirden hangisine geçmek isterseniz geçebiliyorsunuz.

Biz Mulhouse'a geçtik, Fransızlar burayı Mülüz diye okuyorlarmış. İlk başta çok tuhaf gelen bu telafuza çok hızlı bir şekilde uyum sağlamamız bizi şaşırttı. Alsaz (Alsas/Alsace) bölgesinin iki güzel şehri Mulhouse ve Strasburg'u dolaşma şansımız oldu.

Mulhouse şehir merkezi

Mulhouse'da Alsaz evleri

Mulhouse meydanı

Mulhouse meydanı

Strasburg'un bu bölgenin başkenti gibi, merkezi ve önemli bir şehir. Avrupa Parlamentosu burada. Alsaz mimarisi Unesco korumasında şehrin merkezini süslüyor. Ancak futbol takımı pek de iyi olmayan bir şehir. Detayları için resmi web sitesi oldukça güzel.

Rhen nehri Strasburg şehrinin süsü

Alsaz evleri. Arka planda da bu turistik bölgede yenilenen bir ev. Zira turizm çok kıymetli buralarda da.

Şehir merkezinde park ve nehir

Nehirde minik gezi teknesi

Eski eşya ya da eskitilmiş eşya pazarı

Strasbourg Notre Dame Cathedral

Avrupa parlamentosunun az ilerisinde Ankara isimli durak


Almanya'nın Kehl kenti ile aralarında sadece bir Rhen nehri var. Burada üç köprü bulunmakta, bunlardan biri araçlar için, diğeri yayalar için. Yani günlük yürüyüş ve koşularınızı bu iki ülke/kent arasında yapmak mümkün. Rhen nehri de çok canlı ve hayat verici bir nehir. Üçüncü köprü ise, tramvay için yapılmakta. Yani şehir içi ulaşım için alıştığımız tramvay, iki ülke arasında işleyecek. Bu tabi Fransızlar açısından faydalı olacaktır, zira Almanya tarafı alışveriş için biraz daha ucuz.
Strasburg - Kehl arasında Avrupa Köprüsü

Rhen Nehri üzerinde iki ülkeyi bağlayan yaya ve bisiklet köprüsü

Ege'de hemen karşımızdaki Yunan adalarını akbil benzeri bir kartla gidip geleceğimiz günleri hayal ediyorum. Çok da uzak olmadığına da inanıyorum. Diyalog, iletişim, nezaket insanlığa hiç bir zaman zarar vermemiştir. Ayrıca yabancılar bilinçaltımızda biriktirdiğimiz kadar kötü ve ahlaksız asla değiller. Doğru zeminde iletişim kurabilmek, medeniyetin önemli göstergelerinden biridir. Biz zihinlerimizdeki sınırları aşabilirsek, fiziksel sınırlar zaten aşılır.
Kehl kentinde Fransızları karşılayan Mercedes Kulesi

Bu coğrafyadaki her şehir birbirine benziyor. Ülke değişince tramvayın biçimi, kilisenin mimarisi, trafik işaretleri gibi şeylerin değiştiğini görüyoruz. Ancak mağaza isimleri, yaşam tarzı, alışveriş alışkanlıkları gibi değişmeyen şeyler de var. Fransadaki tramvaylar şık iken, Almanya ve İsviçre'de ise biraz daha nostaljik olduğunu söyleyebiliriz.
Avrupa'nın hesaplı marketi : Lidl