jueves, 5 de agosto de 2010

Gezi: Izmir'den kuzeye... [3. ve 4. gün]

Foça2: Foça'da bir aksam yeterli gibi geliyor ilk bakista. Lakin "Yücehan" isimli küçük tekne'nin günlük tekne turu yaptigini görünceye kadar. Daha sonra teknenin kaptani ve diger personeli ile tanisilinca ertesi gün için güzel bir tekne turu yapmak ve planlari biraz degistirmek hiç de zor olmuyor.
Foça'da fiziki yapisi itibariyle pek çok Ege koyu gibi adaciklarla çevirlmis, girintili çikintili bir belde. Bu da teknelerin çekebilecegi pek çok güzel koy alternatifi sunuyor. Yücehan teknesinde balik yememe aliskanligindan vazgeçmek de dogru bir tercih oluyor. Diger tekne turlarinda hiç rastlamadigim yemek yanindaki içecegin bedava olmasi, karpuz ve çay ikrami, hepsinden öte gösterilen nezaket tekne turunu çok güzel bir hale getiriyor. Burda bir arkadasi da yad etmek gerekir, bir zamanlar bir tekne turu fiyati sorarken içecek dahil mi diye sordugumda; "ne saçma bir soru oldu bunu neden sordun" diyerek beni sorduguma soracagima pisman etmisti. O arkadasla ilgili olarak bir de kurabiye meselesi de var ama konu dagilmasin.

Ayvalik: Foça'dan yolunuzu Altinoluk'a çevirdiginizde bu uzun sayilabilecek mesafede mola vermek için aslinda herbiri güzel tatil beldeleri olan yerlerden Ayvalik'i seçmek mantikli geliyor. Diger alternatifler Bergama(Deniz yok, sadece Tarih var, meraklisina), Dikili, Sarimsakli, Altinova, Burhaniye, Akçay... Ayvalik hem tam ortada olmasi ve pek çok imkana sahip olmasi nedeniyle 1-2 saat geçirmek için ideal bir yer. Çok kalabalik olmasi ve nedense soguk bir ortamin olmasi da daha fazla vakit geçirmeye engel oluyor bu popüler tatil beldesinde. Alisveris yapilan bir kaç esnafta sanki bu fikri onaylamak için olabildigince kötü muamele gösteriyor. Müsteri konusunda belli bir doygunluga ulasmak ben-i ademi nezaketten uzaklastirmasa keske. Gerçi keskelerin olmadigi yerlerde yasamak isterdim o da ayri bir mevzuu.

Altinoluk: Kaz daglarinin arasindaki bir oluktan ismini alan bu kent o oluktan gelen oksijen yogunlugunun kiymeti hasebiyle "Altin" ön ismini de almis. Gerçekten de yesilin maviyle bütünlestigi bu belde çok güzel. Ama söyle "Eski Altinoluk" tan asagiya baktiginizda görülen çarpik yerlesim insani üzüyor. Eski Altinoluk çinar agaçlari, eski evleri ve çay bahçeleriyle pek çok tatil beldesine nasip olmayacak bir alternatih sunuyor misafirlerine. Aslinda adatepe, doyran vb. köyler, tatli su kaynaklari, kaplicalar, kaz daglari ve aklima gelmeyen pek çok alternatif gezi olanaklariyla Altinoluk çok öne çikiyor.
Her tatil beldesinde olan gece pazarina göz atmayi da bugüne sikistirmak ve aradan çikarmak mantikli geliyor. Ancak bu gezi sirasinda söyle bir kumsalda neler oluyor diye göz atilinca, pek çok insanin kumsalda serilmis yattigini görmek de çok sasirtici. Sonra ne yapiyor bu insanlar, bende söyle bir oturayim su kumlara derseniz ve birazda uykulun-yorgun modda iseniz, o kumlarin serinligi sizi üzerinde uyumak için kandirabilir. Sicak yaz aksamlarinin tatil yörelerinde etkisi insani sasirtiyor, zira saatler ilerliyor ama insanlar çoluk-çocuk disarda. Rahatça ve oldukça güvenli bir sekilde geziyorlar.
Bu kalabalik kent gece bu kadar hareketli ise sabah uyuyordur diye düsünmek yanlis olur. Zira sabah gözlerinizi açmakta zorlandiginiz anda plajda gün ortasi gibi kalabalik bir toplulugu görmek bu iddiayi hemencecik çürütür. Buna ilaveten "Eski Altinoluk" da kahvalti yapmak için bekleyen insanlarin hali -hemde haftaiçi bir gün olsa bile- bu kentin ne kadar kalabalik oldugunun bir baska isbati olsa gerek.

Asos(Behramkale): Altinoluk'a pek çok kez giden bir insan 50-60 km ötedeki Asos'dan bihaber olabilir. Veya benim gibi böyle tarihi isimleri duyunca "Aman canim ne isim var taslarin arasinda" diyerek oranin nasil bir yer oldugunu bilmeden gerisin geriye dönebilir. Asos aslinda denizi ve manzarasi ile essiz yerlerden biri. Asos'a Küçükkuyu tarafindan gidildiginde "Kadirga Koyuna" ugramak farz. Zira harika bir denizi var, snorkel yada gözlük kullandiginizda baliklari takip edebilirsiniz.
Sonra devam edip tepenin zirvesine kurulmus olan tarihi kenti ziyaret etmek gerekir. Burda pek çok tesiste var, ayrica her zamanki gibi mini köylü pazarlari ve satilan kiyafet, sabun, çay vb ürünler. Bir kale yeri ancak bu kadar isabetli seçilir, bütün bir ovaya ve denize hakim Behramkale. Çok da güzel bir manzarasi var. Bu kadar diye düsünmemek gerekiyor Asos'u, biraz daha devam edip kendi sahiline ulastiginizda çok güzel bir tas-ev köy yapisini da görürsünüz. Simdilerde otel, lokanta vb tesislere dönüsmüs bu koyun da çok güzel bir denizi var. Her restoran burda kendi iskelelerini de yapmis, sezlong, armut vs güzel bir sekilde yerlestirmis. Insan burda bir gününü rahatça geçirebilir, ama 1 saatten fazla zaman ayirmak pek bize göre degil.
Böyle tatil yörelerinde insanin en çok ihtiyaç duydugu sey oturup soluklanacagi, güzel bir çay içebilecegi bir arkadasi, yakini olmasi. E bir de çayin yanina sizin için yapilmis sicak bir börek vs olmasi gerçekten çok güzel. Bu durumu tarif edecek sifat bulmakta zorlaniyorum, simdilik dogaüstü bir olay diyeyim :) Bu tanidiklar, beldedeki yerler konusunda da mihmandarlik yapabiliyorlar. Altinoluk-Doyran köyünü de bu vesileyle ögrenmis olduk. Altinoluk ve deniz manzarasina sahip bu köyün dogasi da çok güzel, ve tesisleri oldukça hesapli. Ama orayi hak etmek için önce "Mihli Selalesinde" bir soguk suya girip vücudun 4 günlük yorgunlugu almasini saglamakta fayda var. Daha önceden gidilen adatepe, hasanboguldu çayi gibi yerleri bu araya sikistiramamak çok da sorun olmamali.
Dört günde hatta ondan da daha az bir sürede bu kadar yer gezmek insana zamani durdurmusluk hissi veriyor. Gezi tecrübe isi birazda, insan tecrübelerinden ders alarak sonraki gezilerini çok güzel bir hale getirebilir, tabi bazi dis faktörler insanin elinde olamayadabilir. Sonuç olarak söylenmesi gereken cümle su olmali; "Nereleri gezdiginiz degil, kiminle gezdiginiz önemli. Zira en güzel mekanlari bile çelilmez hale getirebilecek kisiler olabildigi gibi, en sikintili durumlarda bile nezaketini kaybetmeyen insanlarda vardir..."