lunes, 2 de agosto de 2010

Gezi: İzmir [1. ve 2. gün]

Eğer İzmir'de yaşıyorsanız, haftasonu günübirlik nereye gideyim diye düşündüğünüzde karşınıza pek çok alternatif çıkacaktır. Karar vermesi de odukça güç. İstanbul'da insan mesela Anadolu yakasında oturuyorsa ya Adalara ya da Riva-Şile tarafların gidebilir. İzmir'de ise durum daha farklı.

Gümüldür: İzmir'in güneyinde yer alan bu belde güzel bir denizi olmasa da, geniş kum bir plajı ve çok fazla pansiyonu olan bir yer.

Ürkmez: Gümüldür'ün komşusu gümüldür ile Seferihisar arasında yer alan küçük bir belde. Denizi daha güzel ve temiz ve daha az kalabalık arayanlar için ideal. Yalnız orman kampı denilen bölgenin araba girişi 12tl bana pahalı geldi. Kendi halka açık kıyı şeridi yeterince güzel. Burda da pansiyon ya da apart sıkıntısı yok.

Seferihisar: Aslında Seferihisar denilince, aslında Teos'tan bahsediliyordur. Zira ilçe merkezi iç taraflarda bildik Anadolu kasabası, Teos'a doğr gittiğinizde marina'yı eski evleri ve güzel kafeleri görürsünüz. Ama yüzmek istiyorsanız biraz daha yaklaşmalısınız Teos'a. Benim taş yığını antik kentler ilgimi çekmediği için malum kenti ziyaret etmedim. Fakat vardır oranın da bi anfi tiyatrosu ve bir kaç roma tarzı sütunu. Teos'un denizini çok beğendim. Zira tertemiz bir suyu ve ayağınızı kuma bulamadan suya girebileceğiniz kayalıkları var. Burda şnorkeli olanlar suyun içinde olan biteni görme şansına sahipler.

Urla: Seferihisar-Teos ilişkisi, Urla-Çeşmealtı'nda da var. Urla güzel büyük bir ilçe. Çeşme yarımadasını baş taraflarında, Seferihisar'ın da kuzeyinde yer alıyor. Güzel yerlerini görmek için iç tarafına kadar gitmek gerekiyor. Eski evleri, güzel sokakları ve güzel de bir Camii var. İnsan bu güzel ilçeye 2 saatini ayırabilir.

Çeşmealtı: Urla'nın sahil kısmında yer alan bu sahil ve yazlık kenti, klasik bir görüme sahip. Pek çok yazlık yoğunlaşması yaşanan sahil kasaba merkezi gibi burda da akşam pazarı mevcut. İnsanlar nedense böyle yerlerde dondurma, mısır vb yiyip saatlerce ve geç saatlere kadar dolanmayı seviyorlar. Klasik çay bahçeleri, kötü yapılan kokoreçleri de var tabii. Çeşmealtına giderken İskele denilen küçük bir bölge daha var. Orası küçük ama benim daha çok hoşuma gitti. Denizden çıkıp bişeyler içebileceğiniz şirin bir yer.

Bir Cumartesi öğledensonrası için İzmir'in bu 6 beldesi yeterli sanırım. Monoton tatil yapmayı sevenler elbette her birisine 1'er gün ayırıp bu parkuru 6-7 günde tamamlayabilirler.

Çeşme: Pazar sabahları tekne turları önündeki kalabalık her zamankinden daha fazla oluyor galiba. Ama sahilde kahvaltı yaparken onların heyecanını izlemek belki daha iyi bir alternatif olabilir. Çeşme merkez küçük bir yer olsa da, çarşısı pek çok tatil beldesinden daha güzel. Ayrıca Bim gibi marketlerin olması çok güzel. Soğuk bir Le Porta'yı 40kuruşa içebiliyorsunuz. Çeşmenin denizi de çok güzel, ama rüzgarları bazen çok etkili olup canınızı sıkabilir. Çeşme'ye ulaşım çok rahat ister eski D300 karayolundan isterseniz de 3 şeritli mükemmel TEM otabanından yorulmadan ulaşabilirisiniz. Bu yönüyle ayrıcalıklı bir tatil beldesi. İzmir'e 80km civarında uzak olsa da bu güzel yol sayesinde mesafe sıkıntı olmuyor.

Ilıca: Çeşme merkezin çok fazla deniz alternatifi sunmaması ve çok daha güzel yerlerin olması yönüyle insanlar farklı yakın alternatiflere yöneliyorlar, Ilıca ve Dalyanköy bunlardan ikisi. Dalyanköy balıkda yiyebileceğiniz güzel temiz plajları olan ordaki pek çok burundan birinin ucuna doğru.
Ilıca ise Çeşmeden 8-10km geride D300 karayolundan gidilirse de yolüstünde olan temiz beyaz kumuyla meşhur bir belde. TV'de gördüğümüz Havai yada Maldivlerin plajlarından farkı olamayan bir kumsalı var. Her ne kadar kumda ve sığ denizde denize girmeyi sevmeyen biri de olsam burayı tecrübe ettim tabiki. Su da sığ olunca sıcak hamam gibi oluyor. Bu yönüyle değerlendirilebilir.

Alaçatı: Biri size 5 yaşında tenise, 5 yaşında kayağa başladım dese vay be dersiniz. Ama aslında burda bu pahalı sporları yapma imkanını ona ailesenin sunduğunu unutmamak lazım. Kimse 4-5 yaşındayken ben golf oynamak istiyorum falan demez sanıyorum. Alaçatı da bu pahalı sporlardan birinin, rüzgar sörfünün, merkezi. Oraya gidip onları izlemek zevkli sayılmaz. E bende öğreneyim deseniz eğitimi, malzemesi falan derken iş içinden çıkılmaz hale gelebilir.
Alaçatı merkezinde aslında deniz yok. Daha önce yanında geçtiğimde bu yüzden oranın Alaçatı olduğunu anlamamıştım. Alaçatı merkezi denizi olmadığı halde çok ama çok güzel eski evleri ve bu evlerin günümüzde dönüştüğü estetik restorant, otel, pastahaneleri vb olan bir belde. Çeşme'ye çok yakın Ilıca'nın biraz gerisinde yer alıyor. Bu sokaklardan etkilenmemek ve tekrar gelmeyi istememek mümkün değil. Benim tercihim sonbaharda gelip kalabalık olmadığı zamanları değerlendirmek.

Foça: Eski mi yeni mi derken, yada bu dağların arkasında ne menem bir belde olacak derken vardık Pazar akşamüstü Foça'ya. İzmir'in kuzeyinde yer alan Foça'ya gitmek için, Menemen ilçesini geçince sola dönmek gerekiyor. Denize girmek için ideal bir yer değil. Yazlık yerleşimi fena değil, güzel evleri var.
Ama Foça merkezi beklediğimin çok üstünde güzel. Herkese hitap eden çarşısı, restoranları vb var. Örneğin Çeşmealtı yada Seferihisardaki gibi "çakma" çarşısı yok. Kendine özgü düzenli bir çarşısı var. Tıpkı Çandarlı ve Amasra'daki gibi deniz merkezin her iki tarafında da var. Uzun bir yol yürüyüp aradan bi sokaktan geçtiğinizde başladığını yere döndüğünüzü görünce şaşırıyorsunuz. Kartpostallık bir koyu ve bu koydaki sıra sıra dizilmiş sandalları var. Açıktaki adalar günbatımını güzelleştiriyor. Dolayıslar Foça'ya benden yüksek bir puan gidiyor.

Bir pazar günü için Çeşme-Foça arası yeter derken, Alsancak Kordon'a uğradığımızda, orda da çimlerin üzerinde oturmadan edemedik. İstanbul'da alışık olmadığımı bir manzarayla karşışatık, insanlar çoluk çocuk, eş dost ne varsa gecenin ilerleyen saatlerinde oturuyorlardı bu geniş ve güzel sahil parkında. Saat 12'ye yaklaştığında da hala bir azalma olmadığı gibi yeni kişilerin geldiğini de gözlemledik. Benim içinde gecenin bi vakti çimlere uzanıp yıldızları izlemek adına güzel bir deneyim oldu.

2 günde izmir turu farkındayım ki 80 günde dünya turu ayarında oldu. Bu mekanları çektiğimiz fotoğraflarla da göstermek istiyorum daha sonra fırsat olursa. Ve yine fırsat olursa diğer gittiğim yeleri de yazmak isterimi en azından Sinop-Kastamonı kısmını...